Eğer şanslıysak yaşamda ilk tanıştığımız duygu şüphesiz ki sevgidir. Bir çocuğu ilk önce annesinin sütü, sonra ise sevgisi besler…
Psikiyatri bilimi bu konuya dikkat çekmektedir. ‘Annesinin doyuramadığını hayat doyuramaz’ [Camdaki Kız Kitabı-Uzm. Dr. Gülseren Budayıcıoğlu] bunu açıklayan ne güzel bir sözdür ve buradaki doygunluk yeterli sevgi ve alakadır…
Duygusal yiyicilik veya sezgisel yeme günümüzde yeni yeni gündeme gelsede ‘sevginin yerini yemeğin alması’ yıllardır konuşulan ve uğruna kitaplar yazılan bir konudur… [Bkz. Sevginin Yerini Yemek Alınca-Geneen Roth]
Ebeveynler tarafından yaratılan travmalar sofrada, bir tabak yiyecekte sevginin aranmasından tutun da eksikliği hissedilen ebeveyn ilgisini çekmek için besin almayı durdurmaya varıncaya kadar pek çok duygu durum bozukluğu ile karakterize yeme bozukluğuna yol açabilmektedir…
Baba sevgisi yokluğunu örtmekle özdeşleşen çikolata krizleri, evdeki şiddetli geçimsizliği yönetmek için geçirilen tıkanırcasına yeme atakları, dikkat çekmek için bilinçli kilo alınması ebeveynler ile ilişkili travmaların yarattığı ve özellikle ergenlik çağında çocukluk çağı obezitesine neden olabilen duygu durumu ile ilişkili yeme bozuklukları arasında verebileceğimiz yaşamdan örneklerdir…
Diğer yandan, kaybı kabullenilmemiş anneye duyulan özlem ile ona benzemek adına besin alımını azaltmak ve zayıf kalmaya çalışmak, ebeveynlerin aldıkları kararları boykot etmek için besin tüketimi ardından istifra ederek (kusarak) ağırlık kaybetmek ve ‘çocuğumuz hastalandı’ algısı yaratmaya çalışmak, sevgisizliği cezalandırmak için ‘ye kızım/oğlum’ uyarılarına hoyratça karşılık vermek ve yemek yememek de diğer gerçek yaşam öyküleri arasındadır…
Her ebeveyn bir aynadır. Ve bilmelidir ki gelişim çağında etkilenen psikoloji yeme bozukluklarına yol açabilmektedir…
Bahsi geçen yeme bozuklukları uzun vadede geri dönüşümü güç olan pek çok sağlık sorununa sebep olabilmektedir. Bu nedenle, her ebeveyn bilinçlenmeli, bir sorun olduğunu düşünüyor ise sorunun saptanması ve tedavisi için harekete geçmelidir. Bu durumlarda tedavi bir bütündür, anne ve babalara büyük sorumluluk düşmektedir…