Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden 50 koca yıl geçti.
50 yıl hertürlü ambargo, izolasyonlar altında ve sürdürülebilirlilikten uzak geçen yıllar.
Heba olan çocukluk ve gençlik yılları. Hayatın tadına varamadan geçip giden hayatlar.
Kemiklerini sızlattığımız “Şehitlerimiz”, halen daha bulunamayan “kayıplarımız” var, onların aileleri çocukları, akrabaları. Yıllardır yaralarını sarmaya çalışan aileler.
Gazilerimiz var, savaşın travmasından bir türlü kurlulamayan.
50 koca yıl geçmiş dile kolay.
Gerçek kahamanlar var çoğu bilinmeyen, adı anılmayan.
Sahte kahramanı da çok memleketin, evde, sığınakta saklanıp sonra da çıkıp vatan millet nutukları çeken.
Milliyetçilik dendimi mangalda kül bırakmayan.
Sahi nedir milliyetçilik;
Ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle birlikte çalışmaya, bu çalışmayı ve bilinci, diğer kuşaklara da yansıtmaya “milliyetçilik” deniliyordu. Şu tanıma göre milliyetçiliğin en önemli öğesi “millet” olmaktır.
Sahi biz millet olabildik mi bu geçen 50 yılda.
Bir de “Lilliyetçilik” tanımı var yaşadığımız coğrafyamızda, hiç bir sözlükte anlamı açılımı olmayan. Bize özgü bizim yarattığımız bir felsefe.
Lilliyetçiler türettik bu geçen 50 yılda, önce ganimet yeme derdine düştü bunlar.
Sonra etkili ve yetkili eş dost akrabalar sayesinde, memleketi dönüm dönüm, parsel parsel bölüştüler.
Yetmedi garibanların aldıkları eşdeğer mallarına da göz diktiler, içerideki akrabalar sayesinde kulp bulup ellerinden aldılar.
Sorsan güneyde çok mal bıraktılarını söyler bunlar, öyle dönüm arazi, şöyle apartmanlar, böyle oteleller falan uzar ve gider. Ne malmış be arkadaş…!!!
Oysaki 2003 yılında kapılar ardına kadar açıldı ve bizzat gidip gördük bıraktık dedikleri mallarını.!!!
Kuzeyde aldıklarının değerine baksanız, güneye oranla rahat yüzde 500 fark olduğunu görürsünüz.
Gerçek mal mülk sahiplerini buradan tenzih ediyorum. Onların sayısı da 50’yi bulmaz zaten.
Sonra birbirleri arasında kavgalar çıktı bu “Lilliyetçilerin”, kıskançlık nedeniyle. Ve bölündük..
Bu bölünme toplumun her kademesinde kendini başgösterdi.
Oysa 1974 öncesi, evet zor bir yaşam vardı ama insan sevgisi, dostluk arkadaşlık çok daha önemliydi, değer yargılarımız çok daha farklıydı.
Insanlar birbirlerini gördüğü zaman selamlaşır, birinin derdine de sevincine de ortak olunurdu. Sevgi saygı vardı. Şimdiki gibi ayni apartmanda, ayni sokakta yıllarca oturup da birbirini tanımayan bilmeyen insanlar değildik bizler.
Dedim ya bizi bu lilliyetçilik bozdu. Kolaya kaçma, kolay yoldan para kazanma hırsı yedi bitiridi bizleri. Ganimet iliklerimize kadar işledi.
O yüzdendir ki artık birbirimizi sevmiyoruz, çıkarımız yoksa merhabamızda kalmadı.
Dedim ya koskoca 50 yıl geçmiş, neler kazandırmış neleri alıp götürmüş bizlerden.!!!
Her şey neye layıksa, ona dönüşür.
Hz. Mevlâna