Servet YILDIRIM – Geçen hafta Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Yönetim Kurulu Başkanı Engin Aksoy ile bir araya geldik. Yatırım pazarındaki son durumu anlattı, yabancı sermayeli şirketlerin gözünden Türkiye’nin nasıl göründüğünü ve daha fazla yatırım çekmek için Türkiye’nin neler yapması gerektiğini konuştuk. “Yoğun bir rekabetin yaşandığı ortamda Türkiye’deki uluslararası sermayeli şirketlerin yöneticileri olarak ülkemize sermaye çekmeye çalışıyoruz… Biz Türkiye’ye para getirmek istiyoruz. Burada pazar büyüsün, üretim ve ihracat buradan yapılsın istiyoruz” diyor Aksoy.
YASED 34 farklı ülkeden 274 üyesi ile önemli bir dernek. Türkiye’de toplam 85.000 tedarikçi ile çalışan YASED üyeleri yarattıkları istihdam ve katma değer itibariyle Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahipler. YASED üyesi olan şirketler Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 25’ini gerçekleştiriyor; 1.5 milyon kişiye doğrudan istihdam sağlıyorlar. Türkiye 1980’den bu yana çekilen 270 milyar dolarlık doğrudan yatırımın 100 milyar dolarını YASED üyesi şirketler getirmiş.
Mesele iştah yaratmak
Türkiye’ye yatırım yapan YASED üyeleri yaptıkları yatırım nedeniyle genelde pişman değiller. Ama bizim sorunumuz daha fazla yatırımcı çekememek. Oysa dünyanın en büyükleri zaten Türkiye’de faaliyet gösteriyorlar, neredeyse tamamı da YASED üyesi. Dışarıdan yeni yatırımcı bulmak yerine var olanlara “yeni fabrika aç” demek daha kolay olabilir. Bu açıdan bakıldığında Engin Aksoy’un dediği gibi “İçerideki uluslararası şirketlerin potansiyeli, Türkiye’nin dünyadaki payını yüzde 0.9’dan yüzde 1.5’e taşımaya yeter.” Mesele bu şirketlerin daha fazla yatırım yapması konusunda iştah yaratmak. İştah için ise yatırım ortamının iyileştirilmesine dönük adımları görmek gerekiyor.
Türkiye bu zorlu pazardan pay alabilmek için uzun bir süredir Doğu Avrupa ülkeleri ile rekabet halindeydi, şimdi bunlara Mısır ve Suudi Arabistan eklendi. Ama anladığım kadarıyla en büyük rakibimiz ne Polonya ne Mısır ne de Romanya; bizim asıl rakibimiz öngörülebilirliğin olmaması. Yatırımcı bir ülkeye girmeden önce “Bir sabah uyandığımızda ekonomiyi etkileyecek sürpriz kararlar görür müyüz? Altı ay ya da bir 1 yıl sonrası öngörülebilir durumda mı?” sorusunu soruyor. Bu soruların yanıtı yatırım kararını etkiliyor.
Öngörülebilirlik önemli
Engin Aksoy da “En büyük sorunumuz öngörülebilirlik; istihdam maliyeti ya da insan kaynakları değil” diyor. Yatırımcıları ve iş dünyasını etkileyen önemli kararlar alınırken bir “askı süreci” olması gerektiğini ve ilgili paydaşların görüşünün alınmasını istiyor. Yatırımcıların önündeki öngörülebilirliğin artırılması yeni yatırımların önünü açacaktır.
YASED’in üyeleri arasında yaptığı “PULSE CEO Anketi”; makroekonomik istikrar ve düzenleyici çerçevedeki öngörülebilirlik başta olmak üzere, yatırım kararını etkileyen temel alanlarda gerçekleştirilecek iyileştirmelerin, önümüzdeki dönemde Türkiye’ye gelebilecek 18.6 milyar dolarlık yatırımı harekete geçireceğini söylüyor.
Yabancı sermayeli şirketler “2023 mayıs ayından bu yana” çok fazla sürpriz ile karşılaşmadıklarını söylüyorlar. Artık bütçe yapabiliyorlar, enflasyon tahmini yapabiliyorlar, kur tahmini yapabiliyorlar. Geçen yılki Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinin ardından devreye giren yeni ekonomik yaklaşım ve “rasyonele dönüş” bu anlamda yatırımcılar arasında karşılık bulmuş gibi görünüyor. Somut bir şey henüz ortada yok ama “soran, nabız yoklayan çok.”