İtalya, ülkede ikamet eden AB vatandaşlarına ayrımcılık yaptığı iddiasıyla Avrupa Komisyonu tarafından yasal işlemle karşı karşıya.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Avrupa Komisyonu’nun İtalya’ya karşı başlattığı ihlal prosedürünü “gerçeküstü” olarak nitelendirerek, Brüksel ve Roma arasında yeni bir söz düellosuna zemin hazırladı.
Geçtiğimiz hafta Avrupa Komisyonu, İtalya’yı ülkede ikamet eden Avrupa Birliği (AB) vatandaşlarını aile yardımlarından faydalandırmama suretiyle ayrımcılık yapmakla suçlayarak, İtalya’ya karşı yasal işlem başlattığını duyurdu.
2022’de yürürlüğe giren bir yasa uyarınca, İtalya’da en az iki yıldır yaşamayan ya da çocukları ülkede ikamet eden kişiler olarak kayıtlı olmayan işçiler bu yardımlardan mahrum bırakılıyor.
Öte yandan İtalyan milletvekilleri, Brüksel’den gelen suçlamaları reddederek, AB’nin bu konudaki yetkisini sorguluyor.
Forza Italia milletvekili Flavio Tosi Euronews’e yaptığı açıklamada, “Bu konu neredeyse birliğin yetkileri dışında kalan bir konu,” dedi.
“Her ülke mevcut kaynaklarla uzlaşmak zorunda,” diyen Tosi, sözlerini şöyle sürdürdü: “İtalya, AB’de en yüksek borca sahip ülkeler arasında yer alıyor ve kendimizi Fransa, Almanya ya da daha fazla harcama yapabilen ya da daha fazla borçlanabilen diğer AB kurucu üyeleri ile kıyaslayamayız.”
İtalyan hükümeti, “assegno unico” olarak bilinen aile yardımları sistemini desteklemek üzere 3 milyar euro daha tahsis etti.
Meloni, İtalya’nın halihazırda tahsis edilmiş olandan daha fazla yatırım yapmaya gücünün yetmeyeceğini ve bu tedbirin, hükümetinin ülkenin azalan doğum oranını ele alma çabalarında kilit önem taşıdığını vurguladı.
İtalya’nın Komisyon’un geçtiğimiz yılki ilk resmi bildirim mektubuna ve takip eden görüşüne verdiği yanıta rağmen AB, ülkenin yanıtının endişelerini gideremediğini savunuyor.
Söz konusu dava şimdi AB Adalet Divanı’na gönderildi.
Avrupa Komisyonu, AB’nin temel ilkelerinden birinin tüm vatandaşlarının tüm üye ülkelerde eşit muamele görmesi olduğunu, yani İtalya’nın AB vatandaşları ve İtalyanlar için herhangi bir hak ve ayrıcalık konusunda farklı politikalar oluşturamayacağını ısrarla vurguluyor.