Cinayete kurban giden kızı için maddeleri değiştirmişti… Katil sırlarıyla birlikte öldü

Cinayete kurban giden kızı için kanunları değiştirmişti… Katil sırlarıyla birlikte öldü
1988 yılında İngiltere’de işlenen bir cinayet dünyayı sarsmış, Helen McCourt’un öldürülmesinin üzerinden geçen yıllar içinde kızı vahşice öldürülen acılı anne Marie McCourt’un adalet arayışı ise sayısız habere ve bir de kitaba husus olmuştu. 34 yıl sonra gelen haber ise bir defa daha tüm gözlerin bu akılalmaz kıssaya çevrilmesine neden oldu. İşte hukuk kurallarını değiştiren ve tarihe kazınan bir hayat ve mevt öyküsü…

Ian Simms, 1988 yılında 31 yaşında, evli ve iki çocuk babasıydı ve George and Dragon isminde bir pub’ı işletiyordu. Bootle’da yaşayan Helen McCourt ise o tarihte 22 yaşında bir sigorta katibiydi. Bir akşam işten meskene dönerken kayboldu ve cesedi hiç bulunamadı.

Helen McCourt’un katili, bar sahibi Ian Simms, genç bayanın cesedini nereye sakladığını gizledi.

Katil, 1989’da işlediği cinayet nedeniyle girdiği mahpustan çıktıktan iki yıl sonra 65 yaşında öldü. Kızı için yıllarca hukuk gayret veren annesi Marie McCourt, bu mevt üzerine tek bir şey söyledi: “Hak ettiğini buldu”

Helen McCourt, 1988’de cinayete kurban gittiğinde gencecik ve hayat dolu genç bir kadındı

“BÜYÜK BİR RAHATLAMA”

Marie McCourt, hâlâ birinin Helen’in cesedinin nerede olduğunu ortaya çıkarmasını umuyor ve Ian Simms’in özgür bırakıldıktan iki yıl sonra ölmesinin ‘büyük bir rahatlama’ olduğunu söylüyor.

Simms, mahkûm edildiğinden beri Helen’in kalıntılarıyla ne yaptığını açıklamayı reddetti.

Bir bar sahibi olan Simms, 22 yaşındaki genç bayanı öldürdüğünde, sigorta memuru Helen, işten çıkmış ve Merseyside, Billinge’deki meskenine yürüyordu.

65 yaşındaki katil Simms, geçen hafta ‘denetimli’ bir konaklama ünitesinde öldü ve şimdi vefat nedeni açıklanmadı.

Acılı anne Marie McCourt, kızı için adalet aramaktan hiç vazgeçmedi

CESEDİN YERİNİ HİÇ SÖYLEMEDİ

Ian Simms 1989’da, Helen McCourt’un kaçırılması ve öldürülmesiyle ilgili DNA delilleri nedeniyle heyet tarafından mahkum edildikten sonra ömür uzunluğu mahpus cezasına çarptırıldı. 1989’daki mahkumiyetinden bu yana, Simms pişmanlık göstermedi ve sigorta memurunun kalıntılarıyla ne yaptığını açıklamayı kararlı bir biçimde reddetti.

Helen’in annesi Marie McCourt, Simms’in cuma günü öldüğünü ve haberin dün kendisine gündüz saatlerinde söylendiğini ve bunun daha sonra Adalet Bakanlığı tarafından da doğrulandığını söyledi.

Acılı anne Marie McCourt, Mirror’a şunları söyledi:

“Bu adamın sonunda bu dünyadan silindiğini bilmek büyük bir rahatlama. Hak ettiğini aldı. Artık tahminen hapishanedeki biriyle konuşmuştur ya da tahminen o hayattayken öne çıkmaya korkan arkadaşlarından ya da ailesinden biri artık konuşacaktır diye umuyorum.”

Cinayeti işlediğinde 31 yaşında olan Ian Simms’in polis kaydında yer alan fotoğrafı

SÖZLERİ YÜREK DAĞLADI

Marie’nin ölen kızı için sarf ettiği şu kelamlar ise adeta insanın yüreğini dağlayacak kadar acı: “Çocuğunuzu hastalık yüzünden kaybetmek zordur. Birinin onun canını taammüden aldığını bilmek ise en zorudur. Bu durum kalbimi kırıyor lakin yalnızca benim değil, sevdikleri ellerinden alınan tüm aileleri de kırıyor.”

Simms hür bırakıldıktan sonra, mahkeme kararları gereği, Marie’nin yaşadığı yerin yanına bile yaklaşamadı gelemedi fakat Bayan McCourt, katilin yaşadığı yere ‘gizlice girmesinden’ tasa ederek ‘uykusuz geceler’ geçirdi.

Simms’e en az 16 yıl bir gün mahpus yatacağı söylendi. Şubat 2004’te ise özgür bırakılması için değerlendirilmeye hak kazandı.

Şartlı Tahliye Şurası’nın özgün kararının özeti, Simms’in ‘davranışındaki değerli değişiklik’ de dahil olmak üzere çeşitli faktörler nedeniyle hür bırakılmaya uygun görüldüğünü söyledi.

Cinayet yıllarca başta İngiltere olmak üzere dünyanın dört bir yanında haberlere mevzu oldu

ŞARTLI TAHLİYE GEREKÇELERİ…

Serbest bırakma kararı, belirlenmiş bir adreste ikamet etmek, nerede olduğunu izlemek için bir elektronik bir aygıt takmak, sokağa çıkma yasağına uymak ve kurbanının ailesiyle rastgele bir temastan kaçınmak üzere bir dizi şarta tabiydi.

Bu ortada Simms’e kaideli tahliye duruşması verildi ve yargıçlar hür kalabileceği konusunda anlaştılar.

Simms’in düşük riskli olduğunu sav ettiler, lakin Bayan McCourt’un kalıntılarıyla ne yaptığını muhtemelen asla açıklamayacağını kabul etmelerine karşın, Simms içeride geçirdiği otuz yıl boyunca kendini günahsız olduğuna ikna etti.

Marie McCourt’un hukuk savaşı ise Simms 2020 yılında mahpustan çıkana kadar devam etti. 78 yaşındaki Marie McCourt, kızının cesedini aramaya devam edeceğini söyledi. 

Marie, kızını kaybettikten sonra gazetelerden katile bu türlü seslenmişti “Helen’i nereye gömdün?”

HUKUK SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRDİ

Öte yandan Helen McCourt’un öldürülmesi ve cinayetin sonrasında annesinin başlattığı hak arayışı İngiltere’de hukuk tarihine geçti ve maddelerin değişmesini sağladı.

Marie McCourt, artık ‘Helen Yasası’ olarak anılan ve katillerin kurallı tahliyeden yararlanmalarının önüne geçen bu yasa için yıllarca çalıştı ve kampanyalar yürüttü.

Helen Yasası olarak isimlendirilen yasaya nazaran bir katil hür bırakılmadan evvel kurbanının cesedinin bulunduğu yeri açıklamazsa kurallı tahliye talihi elinden alınacak ya da geciktirilecekti.

Dava birebir vakitte, bir ceset olmadan bir cinayet mahkumiyetinin alındığı ender bir örnektir ve Birleşik Krallık’ta DNA parmak izini kullanılan birinci olaylardan biridir.

Bayan McCourt’un kızının vefatının akabinde yürüttüğü kampanya, 2021’de Helen Yasası olarak isimlendirilen Mahkumlar (Kurbanlar Hakkında Bilgilerin Açıklanması) Maddesi’nin yürürlüğe girmesine yol açtı.

Marie McCourt, Helen için verdiği hukuk savaşını ‘Helen İçin Adalet’ ismiyle kitaplaştırdı

BİR SENE FARKLA ÖZGÜR KALMIŞ OLDU

Ancak Helen’in katili 2020’de mahpustan çıkmıştı…

Yasa, kurbanları hakkında bilgi vermeye yanaşmayan katillerin ve sübyancıların kaideli tahliye edilmesini zorlaştırıyor.

Öte yandan mevzuat uyarınca, bilgileri ifşa etmeyi reddetseler bile, artık kamu için bir risk teşkil etmiyorsa katiller hür bırakılabiliyor.

Bayan McCourt’u temsil eden avukatlar ise yaptıkları açıklamada bu kararın ‘mantıksız’ olduğunu söylediler ve “Helen’in cesedinin yerini biliyor olmalı ve hâlâ da biliyor. Buna karşın, otuz yılı aşkın bir müddettir bunu ifşa etmeyi reddetti” sözünü kullandılar.

Ian Simms 1991’de hapishaneden Marie McCourt’a bir mektup yazmış ve ailesini tehdit ederek ‘göze göz, dişe diş’ sözlerini kullanmış ve hür bırakıldığında kendisi için ‘adalet’ alacağına yemin etmişti.

* Haberde, spot ve kapak fotoğraflarında kullanılan görseller cinayet sonrası aile tarafından basına servis edilen fotoğraflardır. Tıpkı vakitte Twitter, Instagram ve Facebook üzere toplumsal medya hesaplarında kullanılan görseller alınmıştır.