Ülkemizde Siyasete Olan Güven Günden Güne Azalırken…
Evet malesef ekonomide yaşanan durağanlık ve devamında gelen hayat pahalılığı, alım gücünün düşmesi ve geçim derdi, ülke siyasetine olan güveni oldukça geriletmiştir.
Anlıyorum kolay değildir, tanınmamanın verdiği olumsuzluklar, ambargo altında yaşarken birşeyler yapabilmek zordur elbet. Ancak bu olumsuzlukların da arkasına sığınmamak gerektiğini de biliyorum.
Doğrudur, dünyada global kriz yaşanırken ve ekonomik buhran günden güne derinleşirken, siz ülkenizde ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz bunlar da var biliyoruz. Artık bu konuda kalıcı ve sürdürülebilir politikalar üretmenin zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.
Ülkemizde dönemsel olarak yapılan seçimlere bakıldığında, halkın bu seçimlere katılımda gösterdiği isteksizliğini veya sandığa gitmeme boykotunu çok net görebiliyoruz. Son seçimlerde katılımın “yüzde otuz” seviyesinde kalması, bunun en büyük göstergesidir.
Seçimlerin yapılması şu yada bu partinin iktidar olması beklentisi çoktan aşıldı bu coğrafyada. Dediğim gibi çok ciddi güven erozyonu yaşıyor toplum.
Kimsenin şu gelirse düzeltebilir öngörüsü kalmamıştır. Son seçimde, sandığa küsmek ve katılım göstermemek bunun işaretidir.
Gerçi insanımız da siyaseti, siyasilere bırakmak konusunda çok isteksiz, küçük yerlerin kaderinden mi bilinmez ama herkes siyasetçi olup çıkmış toplumumuzda.
Gelişmiş toplumlarda olduğu gibi mesela, “bırakalım seçilmişleri rahat işlerini yapsınlar”, günü geldiğinde beğenmezsek değiştiririz de diyemiyoruz.
Yine, ülke gündeminde olan sorunların makro seviyede tartışılmayıp da mikro seviyede ele alınması da etken olmuştur mutlaka.
Belkide artık sistemin sorgulanması gerekmektedir.
Bunu da düşünmek lazım, parlamenter sistem sürdürülebilir olmaktan çıkmış da olabilir, belki de artık bu yapı çökmüştür de bizler görmek istemiyoruz.
Bana göre “Başkanlık” sisteminin ciddi ciddi tartışılması gereken bir sürece girmiş olabiliriz mesela. Düşünmek ve korkmadan bu değişime açık olmak lazım..
Kuvvetler ayrılığını gözeterek, demokrasi temelinde ve tek adam yaratmadan yeni bir sistem, teknokrat bir yapı kurulmalı bu topraklarda.
Siyasilerimiz özellikle yürütme organımız, vatandaşın bitmek tükenmek bilmeyen arzuhallerinden iş yapamaz duruma gelmişlerdir.
Çünkü yurdum insanı, neredeyse tüm aile bireylerinin Devlette istihdamını istemekte kararlı görünüyor, oğlunu işe aldın, kızını almadın diye küsebiliyor. Bu durumu yaratan da yine siyaset olmuştur bunun da farkındayız.
Tekrar seçilme gailesi buna en büyük etkendir, çünkü seçmen ile görüşmezsen, telefonuna bakmazsan, “bunun da burnu büyüdü” yaftası yapıştırılır hemen. Buna alıştıran da siyasidir, “ne zaman istersen ara sana bir telefon kadar uzak olacağım” sözünü almıştır kendinden oy istenirken yurdum insanı.
Tüm bunlar kişilere endeksli yaratılan politikalar yüzünden olmaktadır, ülkesel çıkarlar göz ardı edilirken bir türlü bireysel çıkarlardan kurtulamadık gitti.
Eminim oturduklar makamlarında gün boyu vatandaş ziyaretlerinin ardı arkası kesilmiyor. Geri kalan zaman diliminde ise, yine arzu ve isteklerin sel olup aktığı telefon görüşmeleri, peki ne zaman iş yapacak siyasiler. Bu da ayrı bir sorun, biliyoruz ve görüyoruz.
Oysa ki, teknokrat yapı olsa öyle mi olur bence olmaz, teknokrat olan en doğru şekilde işini yapar, başka da kimseye eyvallahı olmaz.
Bir başka konumuz ise, yine uygulamadaki mevcut sistem yüzünden kolay yetişmeyen ancak çok kolay harcanıp kıyıma uğrayan büroktrat ordusu. Sen bizden değilsin, bize yakın değilsinler yüzünden açığa alınan teknik konularda uzman ve liyakatlı insanlar.
Bu konu bile artık bu sistemin değişmesi gerektiğinin gerçeğini ortaya koyuyor. Üçlü kararname denilen ucube sistemden uzaklaşılması gerekir.
Yine güven kaybının yaşanmasındaki başka nedenlere bakıldığında;
Seçmenler, seçilmiş temsilcilerin kendilerini yeterince temsil etmediğini veya halkın çıkarlarına uygun hareket etmediğini düşünebilirler.
Siyasetin sürekli çatışma ve kutuplaşma üzerine kurulu olması da insanları yorabilir ve bıktırabilir.
Siyasi skandallar, yolsuzluklar ve etik dışı davranışlar, halkın siyasete olan güvenini sarsabilir.
Hükümetlerin ve politikacıların vaatlerini yerine getirememesi, halkın umutsuzluğa kapılmasına yol açabilir.
Sürekli negatif haberlerin ve bilgi kirliliğinin yayılması, insanların siyasetten uzaklaşmasına neden olabilir. Bu durum, halkın katılımını ve demokratik süreçlere olan inancını olumsuz etkileyebilir.
Sonuç itibarı ile geldiğimiz durum karşısında, mutlak surette siyasetin daha şeffaf, hesap verilebilir ve bireylerin değil de genel halkın ihtiyaçlarına yönelik olması çok ama çok önemlidir.!!!
Kalın sağlıcakla..