Cansız vücudu bir buzdolabının içinde bulundu, kimliği neredeyse 30 yıl sonra tespit edildi… ‘Bu bir başlangıç, daha çok işimiz var’

Cansız vücudu bir buzdolabının içinde bulundu, kimliği neredeyse 30 yıl sonra tespit edildi… ‘Bu bir başlangıç, daha çok işimiz var’
ABD’nin California eyaletinde 1995 yılında bulunan “buzdolabındaki kadın”ın kimliği çeyrek asrı aşkın vakit sonra nihayet tespit edilebildi. Lakin şimdi olayla ilgili gizem perdesinin büsbütün kaldırıldığını söylemek mümkün değil. İşte detaylar…

Mart 1995’te ABD’nin California eyaletinin kuzeyinde bulunan Holt kasabasında bir kanal kıyısında çöp toplayanlar, kıyıya vurmuş bir buzdolabı buldu.

Buzdolabının kapağını açtıklarında karşılarına çıkan görünüm ise akıl alacak üzere değildi. Elleri, ayakları ve ağzı bağlanmış bir bayan vücudu vardı buzdolabının içinde.

Yetkililerin yaptığı tahlillerde 29 ile 41 yaşları ortasında olduğu iddia edilen bayanın kızıla çalan sarı saçları olduğu anlaşıldı. Tahlillerin ortaya koyduğu bir başka şey ise buzdolabının birkaç aydır suyun altında olduğu, bayanın öldürülmesinin üzerinden de aşağı üst 6 ay geçtiğiydi.

Kimliği meçhul maktule, polisler ve medya “buzdolabındaki kadın” manasına gelen “lady in the fridge” ismini taktı.

San Francisco’nun doğusundaki San Joaquin vilayetinde meydana gelen bu olay neredeyse 30 yıl boyunca cinayet masası dedektiflerini çaresiz bıraktı. Polislerin ortalarında bütün meslekleri boyunca bayanın kimliğini tespit etmeye çalışanlar bile vardı.

Bu durum Şubat aynın son haftasında San Joaquin Şerif Ofisi tarafından yapılan bir açıklamayla değişti.

San Joaquin Şerifi Patrick Withrow, buzdolabındaki bayanın kim olduğunu tespit ettiklerini duyurdu.

Withrow, “Vilayetimizde öldürülmüş ve 27 yıl evvel bulunmuş olan o genç bayanın kimliğini tespit ettik. O bayanın ismi Amanda” dedi.

San Joaquin Şerif Ofisi’nden yapılan açıklamada, kurbanın bedeninde künt bir objeyle darbe aldığı istikametinde işaretler olduğu belirtildi lakin vefat nedenine dair net bir tabir kullanılmadı.

1994’te öldüğü varsayım edilen Deza’nın hayatının son periyodunda neler yaşadığı gizemini koruyor.

1994’te öldüğü iddia edilen Deza’nın hayatının son periyodunda neler yaşadığı gizemini koruyor.

BİR DAVA DAHA GENETİK GENEOLOJİ İLE ÇÖZÜLDÜ

Şerif Withrow, merkezi Texas’ta bulunan ve bu cins tahlilsiz olaylarda kolluk kuvvetlerine dayanak olan Othram Forensics şirketiyle iş birliği içinde çalıştıklarını da söyledi.

Withrow’un aktardığına nazaran, Othram Forensics’in oluşturduğu DNA profiline uygulanan GENETİK GENEOLOJİ teknikleri ve tarihî dokümanların incelenmesi yoluyla bayana ilişkin bir soyağacı oluşturuldu. Bu ağaç sayesinde bayanın hayattaki akrabalarına ulaşıldı ve kimliği tespit edildi. Buzdolabındaki bayan, Amanda Lynn Schumann Deza’ydı.

Şerif Withrow, “DNA örneklerinin bizi bir sonuca ulaştırması, maktulün aile üyelerini bulabilmek ve onlara ulaşabilmek grubumuzu çok heyecanlandırdı. Amanda, kendi hayatını yaşayan 30 yaşında bir bayandı. Yani ailesi bir şey bilmiyordu. Aileden birkaç bireyle görüştük. Bayanın kimliğini tespit ettiğimiz için minnettarlar fakat önlemi de elden bırakmıyorlar. Şoke oldukları ortada fakat davayı bir sonuca ulaştırabileceğimize dair de umutlular” dedi.

Üç çocuk annesi Deza’nın 29 yaşındayken ortadan kaybolduğu kestirim ediliyor. Deza’nın, son olarak 1994 yılında Napa kentinde bir rehabilitasyon merkezinde kimliği belgisiz bir erkekle birlikte görüldüğü biliniyor. Napa’yla Deza’nın cansız vücudunun bulunduğu nokta ortasında 125 kilometreden fazla aralık bulunuyor.

Polisin açıklamasında Deza’nın hayatının son periyotlarında “zor zamanlar” geçirdiği ve hakkında yapılmış bir kayıp bildirimi bulunmadığı vurgulandı.

DAVA AMANDA’NIN KIZI SAYESİNDE ÇÖZÜLDÜ

1995’ten bu yana devam eden gizemin çözülmesini sağlayan şey ise Deza’nın kızı Veronica Tovar’ın verdiği DNA örneği oldu. Tovar ile Deza’nın genlerinin kıyaslanmasıyla ortalarındaki ilişki ortaya çıktı.

34 yaşındaki Tovar, The Guardian’a yaptığı açıklamada, şimdi üç yaşındayken Deza’dan alınarak öbür bir ailenin yanına verildiğini ve öz annesine dair anılarının çok sonlu olduğunu belirtti.

Deza’yı tatlı ve sevecen bir bayan olarak hatırladığını da kelamlarına ekleyen Tovar, “Hayatım boyunca bir bilinmezlik içinde yaşadım. Annem gitmişti ve bunun sebebini asla öğrenemedim. Bizi bırakıp gittiğini düşünüyordum. Kendimi terk edilmiş hissediyordum” diye konuştu.

Tovar, kardeşlerinin ve kendisinin Deza’dan alınma sebebini bilmediğini de kelamlarına ekledi. Ne var ki Deza, üç çocuğunun birbirinden ayrılmaması istikametinde bir talepte bulunmuştu. Bunun sonucunda üç kardeş tıpkı aile tarafından evlat edinilmişti.

Tovar, “Annem bizimle birlikte olmasa da çocuklarını seviyordu. Bu hissiyatı hiç kaybetmedim. Elinde olanlarla yapabileceğinin en güzelini yapmıştı. Benim için, hatırladığım kadarıyla güya annem bir anda ortada kaybolmuştu. Sanırım muhtaçlığı olan takviyesi alamıyordu” sözlerini kullandı.

“NEDEN KİMSE ANNEMİ ARAMADI?”

Tovar, “buzdolabındaki kadın” soruşturmasına geçtiğimiz yıl sonbaharda dahil olduğunu da belirtti.

San Joaquin Şerif Ofisi’nden bir dedektif Tovar’a ulaşarak DNA örneği vermeyi kabul edip etmeyeceğini sordu.

Bir takı dizayncısı olan Tovar, bu teklifin kendisini çok heyecanlandırdığını belirtti ve ekledi: “DNA örneği vermeyi çok istiyordum. Örnek setinin içindeki çubuğu yanağımın içine o kadar sert sürtmüştüm ki sonraki gün canım yanıyordu.”

Polisten gelecek cevabı beklerken soruşturmayla ilgili geçmişte çıkmış haberleri araştırmaya başlayan Tovar, annesinin başına neler geldiğini yavaş yavaş idrak etmeye başladı.

Tovar, “Cevap gelene kadar diken üstündeydim. Soruşturmayı düşünmeden, olayla ilgili kaynakları okumadan duramıyordum. Bu kadar hunharca öldürülmüş olması haksızlık, adaletsizlik. Benim aklımdan da herkesin sorduğu sorular geçiyordu: Neden kimse annemi aramadı? Kesinlikle kendisini tanıyan birileri olmalı. Kaybolduğunu neden kimse fark etmedi? Hiç mana veremiyorum. Bu beni sahiden çok sarstı” diye konuştu.

HÂLÂ YANIT BEKLEYEN SORULAR VAR

Buzdolabındaki bayanın kimliğinin belirli olması, Tovar’ı uzun vakittir aradığı kimi karşılıklara ulaştırdı. Fakat Deza’nın hayatına, başına tam olarak ne geldiğine ve katilinin kimliğine dair soru işaretleri hala devam ediyor.

Deza’nın kaybolduğu sırada annesinin ve bir kız kardeşinin hayatta olduğunu belirten Tovar, anneannesi ve teyzesinden de annesine dair hiçbir şey duymadığını söyledi. Tovar, “Onu özlüyorlardı lakin hiç kimse ‘Nerede bu bayan? Ne oldu?’ diye sormadı. Bu bahis asla konuşulmadı” dedi.

Annesine dair az sayıdaki anısının başında birlikte kumdan kaleler yaptıkları günün geldiğini de anlatan Tovar, “Benimle birlikte kumda oynadığını hatırlıyorum. Beni sevdiğini hatırlıyorum. Bunu hissedebiliyordum. Beni seviyordu. Çok tatlıydı” sözlerini kullandı.

Bununla birlikte annesinin çektiği zorlukları hissedebildiğini de kelamlarına ekleyen Tovar, “Biz onun yanından alınmadan evvel annemin sahiden üzgün olduğunu fark etmiştim” dedi.

Deza’nın Tovar dışındaki çocukları soruşturmaya dahil olmadı. Annesinin konutundan kendisinden evvel alınan kız ve erkek kardeşinin bunu istemediğini belirten Tovar, “Sebebini o vakit da bilmiyorduk hâlâ da bilmiyoruz. Sebebi bilmediğimiz üzere sonrasında ne olduğunu da bilmiyorduk. Neden bizimle hiç temas kurmadığını hiç bilmiyorduk” diye konuştu.

ŞİMDİ SIRADA SORUMLULARIN BULUNMASI VAR

Deza’nın kimliğinin tespit edilmesiyle, San Joaquin Şerif Ofisi’nin dedektiflerinin çalışmaları da tekrar hızlandı. Yetkililer, genç bayanın vefatından evvel neler yaşadığı ve kimlerle görüştüğü sorusuna yönelik karşılık arayışının sürdüğünü belirterek, bu mevzuda bilgi sahibi olabilecek herkese “Bize ulaşın” daveti yaptı:

“İnsanların bize yapbozun kesimlerini ulaştırmaya çalışması her şeyin başlangıcı olacak. Neredeydi, kimleydi, ne yapıyordu? Bu sayede hepimizin gönlünden geçen sonuca kolay kolay ulaşacağız.”

Şerif Withrow’la birlikte basının karşısına çıkan Teğmen Linda Jimenez de kimlik tespitinin yalnızca bir başlangıç teşkil ettiğini, daha gidilecek çok yol olduğunu söyledi ve ekledi: “Deza’nın kaybolmasıyla ilgili her türlü ipucu işimize yarayacak. Ölmeden evvelki birkaç yıla ait kesimlerin birçok eksik. Daha çok işimiz var.”

Jimenez, “Bu bize bir başlangıç noktası sağlıyor. Zira kurbanın kim olduğunu bilmeden bir katili araştırmak çok güç. Fakat ölenin kim olduğunu öğrendikten sonra hayatlarındaki detayları derinlemesine inceleyebilir, öldükleri sırada neler yapmakta olduklarını ortaya çıkarabilirsiniz. Bu yol bizi birçok vakit maktulün vefatından sorumlu şahıslara ulaştırır” diye konuştu.

Jimenez, Deza hakkında bir kayıp bildirimi yapılmadığını hatırlatmakla birlikte, “Ailesi onu aramış. Durumuyla ilgili kaygılanmışlar ancak pek ilerleme kaydedememişler. Amanda sıkıntı vakitler geçirmişti. Öldüğü sırada bu zorluklarla baş edebilme ve hayatını çok daha yeterli bir tarafa çevirme yolunda olduğunu umuyoruz” dedi.

San Joaquin Bölge Savcısı Ron Freitas da düzenlediği basın toplantısında, “Ne bu evrak kapanmıştır ne de adalet yerini bulmuştur. Bu hunharca cinayeti işleyen kişinin yargılanması için maddelerin bana verdiği yetkileri sonuna kadar kullanacağım” tabirlerini kullandı.

The Guardian’ın “DNA used to identify California mother whose body was found 27 years ago”, Los Angeles Times’ın “‘Lady in the fridge’: Woman killed 27 years ago is finally identified through DNA evidence” ve SFGate’in “‘Lady in the fridge’ murder victim identified as Bay Area mother of 3” başlıklı haberlerinden derlenmiştir.