Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Enver Öztürk: ”Günde 150, ayda 3500 araç kayıt oluyor”

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Enver Öztürk, Kıbrıs Sigorta Dergisi’ne verdiği röportajda önemli konulara değindi.

Gündemindeki en çok kendisinin üzerinde çalıştığı ve heyecanlandığı konu ise toplu taşımacılıkta getirmek istediği yeni hizmet modeli!

Röportajın içinde bu konudaki projelerini de okuma fırsatınız olacak:

“Günde 150, Ayda 3.500, Yılda 40.000, Adet Yeni Araç Kaydı”

Öztürk, Türkiye ve KKTC’deki trafik kazaları ve sigorta süreçlerinin daha verimli hale gelebilmesi için çeşitli düzenlemeler yapılabileceğini vurgulayarak, Türkiye’deki uygulamaları örnek alarak, kazaların ardından sürücülerin trafik polisinden yardım almasının, trafiği gereksiz yere tıkadığını belirtti.

Sigorta şirketlerinin devreye girdiği ve sürücülerin kazaya dair tutanak tutup fotoğraflar çekerek olay yerinden ayrılabildiği bir sistemi öneren Öztürk KKTC Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği Yasası’nda yapılacak küçük düzenlemelerle bu sürecin kolaylaştırılabileceğini ifade etti.

Araçlarda kamera kullanımının sigorta şirketleri ve polis için işleyişi kolaylaştıracağını söyleyen Öztürk, kamera takılı araçlarda, kazaların net bir şekilde tespit edilebileceğini ve sürücülerin daha dikkatli olacağına dikkat çekti.

“Yasa ve mevzuatta düzenlemeler yapılarak sıkıntılar aşılabilir”

Türkiye’de bundan 3-4 yıl önce ölümlü bir kaza olmadığı sürece polis kazalara gitmiyor. Herkes sigortasını arayıp durumu bildiriyor; sigorta şirketleri devreye giriyor ve trafikte bir kaos oluşmuyor.

Araçlar hasar durumlarına göre devam edebiliyor.

Fakat bizde ufacık bir kazada bile, bir çizik dahi olsa, sürücüler polis çağırıyor.

Polis gelene kadar trafik kilitleniyor. Bu durumu çözmek için Sigortalar Birliği’nin mi bir karar alması gerekir?

Bakanlık mı bir karar almalı?

Yoksa polisin mi bir şey yapması gerekiyor? Biz bu uygulamayı kendi yollarımızda, kendi trafiğimizde uygulayamaz mıyız?

Daha pratik olması açısından, büyük kazalar hariç böyle bir uygulamaya geçebilir miyiz?

Türkiye’de ve birçok ülkede kazaya karışan taraflar kendi aralarında bir tutanak hazırlayıp kazanın fotoğraflarını çekerek olay yerinden ayrılıyor.

Bu, sigorta şirketlerine sunuluyor ve sorun bu şekilde çözülebiliyor. Böyle bir uygulamanın hayata geçmesi sigortacılık sektörü üzerinden olabilir.

Yani, kazaya dair raporu sigortacılar talep ediyor. Beyanla yapılan işlemler de mevcut. Belki de mevzuatta bazı küçük düzeltmeler yapılabilir; KKTC Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği Yasası’nda bazı düzenlemelerle bu uygulama kolaylaştırılabilir. Örneğin, dikkatli sürüş ihlali suç olarak kabul ediliyor.

Bu gibi durumlar, belki mevzuatta bazı düzenlemeleri gerektiriyor.

Tabii alkollü sürüş zaten sigortacılık açısından ayrı bir sorun; sigorta kapsamına girmiyor.

Ehliyetsiz araç kullanımı da yine kapsam dışında. Bu gibi konular çeşitlilik gösteriyor. Eğer sigortalar böyle bir sürece başlarsa, mevzuatta da bazı küçük değişikliklerle desteklenebilir.

Şu an olması gereken, sigorta şirketlerinin kazayı belgelemek için sadece basit bir form düzenlemeleri.

Formda saati, kazanın nasıl olduğunu belirten birkaç kısa bilgi ve tarafların imzaları olabilir.

Bu durumda yol tıkanmaz, polis beklemesine gerek kalmaz. Bu modern sigortacılığın gereğidir ve Sigortacılar Birliği de bu yönde bir adım atmalı. Avrupa’nın bazı ülkeleri araç kameralarını kullanmaya başladı. Bu sistem sigorta şirketleri için de faydalı. Kamera kayıtları sayesinde kazanın nasıl olduğunu net bir şekilde görebiliyorlar. İki aracın da kamerası varsa, kaza anı kolaylıkla tespit edilebiliyor ve sigorta süreci hızlanıyor. Bizim de böyle bir çalışmamız var. Bu kameralar hem içeriyi hem dışarıyı kaydedecek ve ses kaydı da yapılacak.

“Kamera sistemi hem polis için hem de sigorta şirketleri için işleyişi kolaylaştırıyor”

Ses kaydı hangi durumlar için yapılacak?

Bazı olaylar var ki, karşılıklı suçlamalar oluşuyor. Örneğin, müfettiş bir olayda öğrenciyi suçluyor, öğrenci de müfettişi suçluyor. Bizim burada bir yargı görevi yok; kimin haklı olduğuna karar veremiyoruz. Fakat bu gibi konularda çok sayıda şikayet geliyor.

Dünyada birçok ülkede tüm araçlarda kamera sistemi standart hale gelmiş durumda.

Kamera sistemi hem polis için hem de sigorta şirketleri için işleyişi kolaylaştırıyor. Kamera takan araçlar için sigorta şirketleri masrafları da üstlenebilir çünkü bu sistem sigorta şirketlerini de koruyor.

Sigorta yaptıran sürücülere kamera hediye edilmesi mümkün bir uygulama. Kamera takılı araçlarda polis ve sigorta şirketlerinin süreci kolaylıkla incelemesi sağlanır ve sürücüler de kameranın varlığı nedeniyle daha dikkatli olur.

Bu durumda polisin kazaya gelmesine gerek kalmaz.

“Toplu taşımayı günlük 80.000 kişi kullanıyor”

Ülkede araç sayısı hızla artıyor ve kazalar da artış gösteriyor, hatta ölümlü kazalar var. Bu kazaların neden kaynaklandığı hakkında polisten bir istişare alıyor musunuz?

Bakanlık olarak yollarla ilgili ne gibi çalışmalar yaptınız?

Trafik düzenlemeleri konusunda ne gibi uygulamalarınız var?

Mobese kameralar devredeydi, sanırım şimdi çalışmıyorlar. Bu konuda bakanlık olarak ne yapıyorsunuz?

Araç sayısının arttığı bir gerçek. Günde 120-150 yeni araç kaydı yapılıyor.

Bu, ayda yaklaşık 3.500 yeni araç demek. Yılda ise bu rakam 40 bin aracı buluyor.

OÜstelik Güney’den de alışveriş, otel, casino gibi nedenlerle ülkemize gelen çok sayıda araç var.

Temel sorun, toplu taşımacılığın eksikliği. Taşımacılık sınıfta kalmış durumda.

Bu sorunu çözmek için bir yıldır ciddi bir çaba harcıyoruz.

Bu konudaki örneklerden faydalanmak istedik; Türkiye’de başarılı olan birkaç belediye ile görüştük.

Özellikle Düzce Belediyesi bu konuda çok başarılı. Oradan uzmanları buraya davet ettik ve ülkemizdeki toplu taşıma araçlarının sayısını, güzergahlarını, duraklarını, yolcu sayısını ve yolcu profillerini incelediler. Yaklaşık 80 bin günlük yolcu sayısına ulaşıldı ve bunun yarısından fazlası Lefkoşa’da.

İkinci aşamada, toplu taşıma sistemini yeniden düzenlemek için bölgesel şirketler oluşturulacak. Bu sistemde sefer sayıları ve durak saatleri dijital kart sistemi ile yönetilecek.

Toplu taşımacılığı kullananların daha rahat bir sistemle seyahat etmeleri sağlanacak.

Türkiye’de toplu taşıma yıllardır oturmuş bir sistem ve sürekli kendini yeniliyor.

Dün bir yaşlı çift Türkiye’de toplu taşımayı çok rahat kullanabildiklerinden bahsetti. Fakat burada araçlarıyla seyahat etmekten vazgeçmeyen, konfor arayan bir kesim var.

Bu insanları toplu taşımaya nasıl teşvik edeceksiniz?

Planladığımız sistemde düzenli seferler olacak, ödeme kolaylığı sağlanacak, araçlar yenilenecek ve konforlu bir seyahat sunulacak. Araçlarıyla seyahat etmeyi tercih edenlerin toplu taşımaya yönelmeleri için ulaşımın konforunu ve erişilebilirliğini artırmamız lazım.

Böylelikle trafik rahatlayacak ve toplu taşımaya teşvik sağlanacak. Uzun vadede raylı sistem de gündeme alınabilir. Örneğin; Mağusa’dan Lefkoşa’ya, Lefke’ye kadar uzanacak bir sistem.

Bu tür büyük projeler ciddi bütçeler gerektiriyor. Türkiye’nin de destekleriyle projelerimizi hayata geçirebiliriz.

Metehan yolundaki çalışmalar ne durumda?

Bu projede Türkiye ne kadar bir maliyet üstlendi? Tamamlandığında nasıl bir görünüm olacak?

Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi ve Millet Bahçesi Projesi kapsamında Dereboyu’ndan Metehan’a giden yol yenilendi. O kavşaktan Metehan kapısına kadar olan yol bitmek üzere. Ayrıca bu kavşaktan sınır kapısına giden yol da tamamlanmak üzere.

Bu yollar bittiğinde, Millet Bahçesi etrafında bir ring yolu olacak ve trafiği rahatlatacak. Dereboyu’ndaki kavşaktan Cumhurbaşkanlığı’na bağlanacak bir yol projesi de var.

Ancak maliyetler nedeniyle şu anda o kısmı yapamıyoruz. Metehan geçiş kapısında ise genişletme çalışmaları devam ediyor. Birleşmiş Milletler ve İki Toplum iş birliğiyle yürütülen projeyle geçişler kolaylaştırılacak.