Geçtiğimiz pazartesi Meclisimizde yaşanan dramatik olaylar, halkın Meclise ve siyaset kurumuna olan inancına ciddi bir darbe vurmuş ve Meclisin itibarını büyük ölçüde sarsmıştır.
Ne yazık ki, gelinen bu aşamada iktidar ve muhalefetin bulundukları noktadan geri adım atmaları ve savundukları tezlerden vaz geçmeleri siyaseten mümkün görünmemektedir.
Bu durum maalesef Meclisin kilitlenmesi sonucunu doğurmuştur. Ve uzun bir süre de Meclisin çalışmayacağı ve ülke için çok önemli bir argüman olan 2025 Bütçesi görüşülemeyecektir.
Oysa yaşadığımız coğrafyada ciddi bir savaş sürmektedir ve bu savaşın boyutlarının önümüzdeki günlerde ülkemizi nasıl etkileyeceği kocaman bir soru işaretidir.
Öte yandan halkımızın ana gündemi, Meclis Başkanının kim olacağı değil, hayat pahalılığı, işsizlik, eğitim, ulaşım ve sağlık gibi sorunlardır.
Bu sorunları çözmek şüphesiz iktidarın görevidir. İçinde bulunduğumuz mevcut hükümet de bu sorunları aşmak için ciddi gayretler göstermekte ve Anavatan Türkiye’nin destekleri ile önemli icraatlara imza atmaktadır. Şüphesiz mevcut hükümetin istikrarlı, sağlıklı ve bütüncül devam etmesi halinde önümüzdeki süreçte daha güzel icraatlara imza atacağına inancımız tamdır.
Ne yazık ki, İktidarın büyük ortağı UBP nin Kurultay süreci, Sayın Üstelin açık ara galibiyetine rağmen bitmemiş ve bu parti içi mücadele, Meclis Başkanlığı seçimlerine de yansımıştır. UBP de yaşananlar ve yaşanacak olanlar UBP nin kendi iç meselesidir. Bizi ilgilendiren tarafı, bu konunun Meclis Başkanlık Divanı seçimlerini feci şekilde etkilemesi ve Meclisin çalışmasını durdurmasıdır…
YDP olarak bizim bu konuda tavrımız açık ve nettir. Bize göre Sayın Ziya Öztürkler meşru olarak Meclis Başkanı seçilmiştir. Yaşanan kaos Meclis içtüzüğünün eksik ve yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Meclis içtüzüğünün 10• maddesinin 5• fıkrası son derece muğlak ve yoruma açıktır. Bu madde şöyledir; “Dördüncü oylamada da salt çoğunluk sağlanmazsa bu oylamada en çok oy alan iki Meclis Başkan adayı için beşinci kez oylama yapılır. Beşinci oylamada en fazla oy alan Meclis Başkanı seçilir. Adayın tek olması halinde de yukardaki kurallar uygulanır”. Değerli arkadaşlar, bu maddeyi yazan müellifler niçin “tek aday olması halinde de salt çoğunluk aranır” demediler. Bize göre “en fazla oyu alan seçilmiş olur cümlesi” salt çoğunluk anlamına gelmez. Bu maddeden “Tek aday 1 kabul oyu alsa dahi Meclis Başkanı seçilmiş olur” manası da çıkabilir. Ve yine bize göre Zorlu Töre 5• turda aldığı oy ile Meclis Başkanı seçilmişti. Sayın Başsavcı da ilk önce bu fikirde idi. Ama sonradan farklı bir yorum yaptı. Biz de onun bu yorumuna saygı gösterdik.
Ziya Öztürklerin seçiminde ise durum daha farklı gelişti. Sayın Öztürklerin adının yazıldığı bölüme 26 adet mühür vurulmuştur. Bu 26 mühürün 3 tanesi, muhalefet tarafından tartışmaya açılmıştır. Bu 3 mühürün 1 tanesi kare içine çift mühür vurarak, diğer iki tanesi ise aynı bölmenin içinde olmasına rağmen biri kare içine, diğer iki mühür kare dışına vurulmuştur.
İptali istenen 3 oy pusulasından 1 tanesinde karenin içine iki mühür vurulmuştur. Bu mühürlerden birisi silik mührüdür. Oy kullanan Vekil “oyum geçersiz olmasın” diye kare içine ikinci mühürü vurmuştur. Diğer iki pusulada mühürlerin biri kare içine diğer iki mühür kare dışına vurulmuştur. O mühürleri vuran kişilerin niyeti şayet oyun iptali olsaydı, red bölümüne de bir mühür vurarak tartışmasız bir şekilde oyun iptalini sağlarlardı. Bu Vekiller belliki bu şekilde oy kullanarak parti yönetimine bir mesaj vermek istediler.
Muhalefet, Meclis seçimlerinde Seçim kanunu hükümlerinin uygulanmasını isteyerek bir başka açmaza daha düşmektedir. Muhalefete soruyoruz; Meclis seçimlerinde seçim kanunu uygulanacaksa, seçim kanunumuzda tek adaylı seçimlerde oylamaya gidilir mi? Veya eşit oy çıkması halinde ki muhalefete göre son turda 3 oy geçersizdir ve çıkan oy 23-23 tür, bu durumda seçim kanununa göre seçimlerde eşit oy çıkması halinde kura çekilmez mi? Yani Seçim Kanunu uygulanacaksa Sayın “Öztürkler” mi yoksa “Red” mi kazandı diye kura mı çekmeli değil mi idik?
Netice de Sayın Öztürklerin Başkanlığı, Meclis Kararı olarak resmi gazetede yayınlanmış ve tescillenmiştir. Meclis Kararlarının da mahkemelere ve Anayasa mahkemesine götürülemeyeceği de bir Anayasa kuralıdır.
Ziya Öztürklerin Başkanlığını kabul etmeyen Muhalefetin öncelikle hukuk yollarını zorlaması, mesela Anayasa Mahkemesinde bir dava açmaları ve Yüce Mahkemenin davayı red etse de satır aralarında bizlere vereceği herhangi bir mesajı olup olmadığını topluma göstermeleri gerekmez mi idi?Hade Anayasa Mahkemesine başvuru yolu kapalı diyelim, Meclis Başkan Yardımcısı Fazilet Özdenefe’nin Başsavcılıktan görüş istemesi daha uygun olmaz mı idi? Ne yazık ki Muhalefet, kendince haklı davasında önce hukuku zorlamak yerine Mecliste şiddeti tercih etmiştir.
Değerli Basın Mensupları,
Tüm bu konular defalarca tartışılmış ve bu konuda herkes söyleyeceği şeyleri söylemiştir. Yukarda da dediğimiz gibi, Gelinen bu noktada iktidarın da, muhalefetin de geri adım atması siyaseten mümkün görülmemektedir.
Oysa siyasetin biraz yumuşamaya, uzlaşmaya ve diyaloğa ihtiyacı vardır. Toplum bizden bunu istemektedir.
Ben Erhan ARIKLI olarak şahsen Muhalafete çok açık bir çağrıda bulundum. Dedim ki;” Erken seçim konusunda samimi iseniz, bunu sağlamanın tek yolu Meclisten istifa etmenizdir. Siz şayet istifa ederseniz ben Partime sormadan sizinle birlikte istifa edeceğim”. Daha sonra yine kendi sayfamdan yaptığım paylaşımda;” Şayet istifa etmeye karar verirseniz ben de Sayın Tufan Erhürman’a istifa mektubumu göndereceğim. Kendi Milletvekilleri ile birlikte benim istifa mektubumu da Meclis Başkanlığına sunsun”.
Maalesef benim bu birlikte istifa çağrılarıma, CTP den genellikle hakaret ve küçümseme içerikli cevaplar geldi.
Dün yine bu meyanda yeni bir çağrı yaptım. Sevgili Tufan Erhürman, zekasına, bilgi ve tecrübesine yakıştıramadığım bir şekilde “Samimi isen Hükumetten istifa et” şeklinde bir cevap verdi. Diğer bir kaç CTP Milletvekili de benzer yorumlar yaptılar.
Değerli arkadaşlar, ben CTP ye” Siz istifa ederseniz ben de sizinle birlikte Partime sormadan istifa ederim” dedim. Partime sorsam farklı bir karar çıkabilir. Partim istifamı onaylamayabilir. Bunun için Partime sormadan tek taraflı olarak istifa edeceğimi söyledim. Çünkü istifa tek taraflı bir işlemdir”
Ben şimdi istifa konusunda bir adım daha atıyor, huzurlarınızda istifa mektubumu Sayın Tufan Erhürman’a gönderiyorum. Sayın Tufan Erhürman şayet partisin yetkili kurullarından “Meclisten çekilme kararı” çıkartabilirse lütfen benim dilekçemi de kendi Milletvekillerinin istifa dilekçesinin arasına koysun. Birlikte Meclis dışında mücadele edelim.
Şayet bu teklifimiz kabul görmezse CTP ye ikinci bir teklifimiz daha var; Sayın Öztürklerin Seçilmiş Başkan olduğunu kabul etmeniz şartı ile gelin 2027 yılını beklemeyelim. 2025 Ekim ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen sonra mümkün olan en kısa zamanda bir erken seçim tarihi üzerinde uzlaşalım.
Bu teklifi ortaklarımızın kabul edeceğine eminiz. Kabul etmemeleri halinde alternatif yolları birlikte değerlendirelim
CTP nin bu iki teklifimizi ciddiyetle değerlendirmesini ve bu tekliflerden birini kabul ederek Meclisin çalışmasına destek vermesini rica ediyoruz…