ABD’nin yeni dışişleri bakanı olması beklenen Marco Rubio’nun Türkiye de dahil olmak üzere dış politikada nasıl bir etkisi olabileceğine kısa bir bakış.
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) geçtiğimiz hafta yapılan seçimleri kazanan Cumhuriyetçi aday Donald Trump, Beyaz Saray’a dönmeye hazırlanıyor. Trump’ın yeni kabinesinde kimlerin yer alacağı merak konusu oldu. Çoğu pozisyon halen belirsizliğini korusa da, bazı isimler belli olmaya başladı.
ABD medyası, ikinci kez seçilen Trump’ın dış politika ve ulusal güvenlik alanındaki koltukları hızla doldurduğuna işaret ediyor.
Trump, Florida Kongre üyesi ve eski bir Özel Kuvvetler askeri olan 50 yaşındaki Mike Waltz’ı Ulusal Güvenlik Danışmanı, eski Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (Immigration and Customs Enforcement – ICE) direktör vekili Tom Homan’ı “sınır çarı,” New York’taki Temsilciler Meclisi’nden Elise Stefanik’i ise Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi olarak atadı.
Son olarak ise Trump’ın dışişleri bakanlığına Florida Senatörü Marco Rubio’yu atayacağı öne sürüldü.
Medyada yer alan haberlerde bu rol için aday olarak gösterilen diğer isimler arasında Trump’ın ilk döneminde Almanya Büyükelçisi olarak görev yapan Richard Grenell ve Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien da yer alıyor. Yine de en güçlü aday Rubio gibi görünüyor.
New York Times (NYT) pazartesi günü yayınladığı habere göre, Trump’ın planları hakkında fikir sahibi olan kaynaklar, herhangi bir son dakika değişikliği olmazsa Rubio’nun dışişleri bakanlığına atanacağına kesin gözle bakıldığını öne sürdü.
NYT’nin yanı sıra CNN, CBS News ve Reuters gibi haber kuruluşları da isimleri açıklanmayan kaynaklara dayandırdıkları haberlerde, Trump’ın Rubio’da karar kılmış gibi göründüğünü bildirdi.
Ne Rubio’nun ekibi ne de Trump’ın ekibi bu haberi doğruladı ancak Başkan Yardımcısı (JD Vance) seçimi göz önüne alındığında, yeni seçilen başkanın beklenen duyuruyu yapması an meselesi olabilir.
Senato’da güçlü bir şekilde desteklendiği için Rubio’nun adaylığı açıklandığında Senato’dan onay almasına da kesin gözle bakılıyor.
Peki, Marco Rubio kimdir? Rusya-Ukrayna ile İsrail’in Orta Doğu’daki savaşlarının sürdüğü kriz ortamında nasıl bir politika izlemesi muhtemel? Ve Rubio döneminde ABD-Türkiye ilişkilerini gelecekte neler bekliyor?
Marco Rubio kimdir?
Marco Rubio, 2010 yılında ilk kez Senato’ya seçildi. Özellikle Çin, İran, Venezuela ve Küba’ya karşı sert tutumlarıyla tanınan Rubio, dış politikada şahin bir duruş sergiledi.
Bazı muhafazakarlar, 2016’da Trump ve diğerleri ile Cumhuriyetçi başkanlık adaylığı için yarıştığı sırada, göçmenlik konusundaki duruşunu belirsiz buldular ve bu mesele Rubio’ya siyasi sorunlar yarattı.
O dönem seçim kampanyası sırasında Trump, Rubio’yu “Küçük Marco” diye küçümsemiş ve Rubio da ona sert bir şekilde yanıt vermişti. Trump’ı meşhur sloganı “Amerika’yı yeniden büyük yap” ile hedef alan Rubio, onun Amerika’yı büyük yapmak yerine “turuncu yapacağını” söylemişti.
Ancak Trump’ın 2016’daki zaferinden sonra Rubio, Trump ile barıştı. Gayri resmi dış politika danışmanı olarak Trump’a hizmet vermesinin yanı sıra Trump’a 2020’de Biden ile yapacağı ilk münazaraya hazırlanmasında yardımcı oldu.
Florida yasalarına göre, Vali Ron DeSantis, Rubio’nun koltuğuna geçici bir atama yapabilir ve bu kişi bir sonraki olağan genel seçime kadar Senato’da görev alabilir. Geçen haftaki seçimlerin ardından Cumhuriyetçilerin Senato’da en az 52 sandalyeye sahip olması bekleniyor.
Ukrayna ve Orta Doğu’yu neler bekliyor?
Seçim kampanyası sırasında Donald Trump’a tam destek veren Rubio özellikle son dönemde, Trump’ın dış politikasına daha yakın bir çizgide seyrediyor.
NYT’ye göre, Rubio’nun dışişleri bakanı olması halinde ana soru, dünya genelindeki ABD müdahalelerinden vazgeçip Çin’e odaklanıp odaklanmayacağı. Bu yaklaşım, Trump’ın “Önce Amerika” fikirleri ile uyumlu olsa da Rubio’nun önceki bazı pozisyonlarıyla çelişiyor.
Geçmişte Rusya hakkında sert ifadeler kullanan Rubio’nun, Ukrayna’da savaşı bitirmeyi vadeden Trump’ın planlarına destek vermesi bekleniyor. Trump’ın çağrısının Ukraynalı veya Rus liderleri müzakere masasına getirmeye hazır olup olmayacağı ise belirsiz.
ABD’nin Çin’e karşı daha agresif bir politika izlemesi gerektiğini en açık savunan senatörlerden biri olan Rubio, ABD’nin Çin’in devlet güdümlü ekonomisi ile daha iyi rekabet edebilmesi için sanayi politikalarını savunuyor. Bu görüş şu anda Demokratlar tarafından da benimseniyor.
Ukrayna’daki savaşın “çıkmaza girdiğini” ve “sonlandırılması gerektiğini” belirten Trump’ın çağrılarını tekrarlayan Rubio, İsrail’in de güçlü bir destekçisi.
Bu yılın başlarında, görevdeki başkan Joe Biden’ı Gazze’deki İsrail karşıtı eylemler nedeniyle eleştirerek, Demokrat Parti’deki “antisemitlere” hitap etmekle suçladı ve Filistin yanlısı protestolara katılan yabancı öğrencilerin vizelerinin iptal edilmesini talep etti.
İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes çağrılarına karşı çıkan Rubio, militan grubu “acımasız hayvanlar” olarak nitelendirdi. “Hamas yanlısı, İsrail karşıtı propaganda yaydığı” ve “ulus için varoluşsal bir tehdit” oluşturduğu iddialarıyla TikTok’un yasaklanmasını talep etti.
İsrail’in, İran’ın geçtiğimiz ekim ayında gerçekleştirdiği füze saldırısına güçlü bir yanıt vermesi gerektiğini savunan Rubio, “İsrail’e ‘itidal’ göstermesini talep edenler, İran’a rejimi tehdit eden zararlar verebilme yeteneğine sahip olduklarını ve bunu yapmayarak itidal gösterdiklerini unutmamalıdır,” dedi.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, Rubio’nun ABD Dışişleri Bakanı olarak atanması özellikle Orta Doğu’da önemli etkiler yaratabilir.
Rubio’nun dışişleri bakanı olması, ABD’nin Orta Doğu’daki müttefikleriyle ilişkilerini güçlendirmeye yönelik adımlar atabileceğini ve bölgedeki Amerikan varlığını artırabileceğini gösteriyor. Bu durum, Filistin’i ve Hamas’ı destekleyen Türkiye ile ilişkilerde bazı gerilimlere yol açabilir.
Ankara ile ilişkilerde dönüm noktası hayalleri suya mı düşüyor?
Son dönemde gergin olan ABD-Türkiye ilişkilerinin, Trump’ın ikinci kez seçilmesi ile yeni bir dönemece gireceği beklentisi hakim.
Trump’ın yeni döneminde ilişkilerin nasıl şekilleneceği belirsizliğini korusa da, Suriye’nin kuzeyindeki ABD varlığının sonlandırabileceği sinyali ve Ankara’nın ekonomik alanda iş birliğinin derinleşmesi yönündeki beklentileri mevcut.