Haftaya başlarken;
Esnafı gezdim geçen hafta, genelde söylemleri “yaprak kımıldamıyor” yönündeydi.
Yapraktan kasıt, bir çoğu siftah dahi yapamadan açtığı ekmek teknesini kapattığını söylüyordu.
Sıcaktan mı diye sordum, yok abi herşey pahalı oldu işler bir anda ip gibi kesildi, mutlaka sıcağın da etkisi vardır dedim. Malum bu sıcakta sokakta zorunlu olanlar dışında insan göremezsiniz.
Market, eczane, ve elzem olan yerler dışında kalan işletmeler dışındaki yerler de bir durgunluk olduğu kesin.
Eczane derken, son günlerde salgın hastalık vakaları artış gösterdi. Üst solunum enfeksiyonu ilaç satışlarında patlama var, kime sorsan hastayım. Çocuklar yüksek sıcaklık şikayetleriyle doktorlarının yolunu tutuyor. Büyüklerde de buna benzer vakalar görünüyor.
Covid-19 sürecinde korku ve panik ile yaptırdığımız 3-5 doz ne idüğü belirsiz aşılardan mı bilinmez, kalp krizi ve devamında buna bağlı ölümlerde de artışlar var.
İddialar bu yönde ancak resmi bir açıklama, duymadık.
Zaten dijitalleşen yeni dünya düzeninde, bilgiye ulaşım kolaylaştığı gibi bilginin doğruluğunu araştırmak da oldukça zorlaştı.
Araştırma yapmadan her okuduğumuza inanan bir insan modeline dönüştük. Kolay yoldan kazanılan herşey artık bize çok daha cazip geldi. Algı operasyonları havada uçuşuyor.
Ancak bu konuda salgın var şeklinde bir açıklama duymadık. Covid-19 sürecinde mesafe,hijyen, maskeye alışmıştık, sanırım yine bu üçlüye dikkat etmek hayatımıza yeniden bu üçlüyü katmamız gerekebilir.
Pahalılıktan bahsetmeyeceğim, malum herşey pahalı zaten. Konuşarak, yazarak da düşeceği yok. Önlem de yok. Devam..!!!
Elektrik sorunlarını da çok konuştuk, o da devam. Zaten bir süre sonra tüm bu yaşananlara da alışıp kanıksayacağız.
Mevduat faizleri artmış gözümüz aydın, beraberinde borç faizleri de artacak. Piyasalara katmerli yansımasını hep beraber yaşayıp göreceğiz.
Arada aklıma geldi bazı esnaflar, iş yok borcumuz var nasıl ödeyeceğiz diye eski bankacı olduğum için bana sordular. “Elinizden geleni yapın borcunuzu ötelemeyin faizler ödenecek gibi değil”, yönünde tavsiyemi yaptım ama durum kötü gerçekten. Acil önlem şart.
Bizim Kıbrısın klasik sorusudur, “Ne Görün” diye çok geniş bir soru ve anlam içerir. Genelde ülkedeki gelişmeler hakkında fikir alınmak için kullanılan bir soru şeklidir.
Ne göreyim, “her şey çok güzel olacak pozitifliğiyle”, “Allah sonumuzu hayır etsin” duası arasında bir cevap veririz genelde. Aksi durumda saatlerce konuşmak anlatmak gerekecek.
Bu sıcakta uzun uzadıya konuşmak da yoruyor insanı. Kaldı ki anlatsan da yine herkes bildiğini yapacak.!
Zaten hergün konuşuyoruz, yıllardır da devam eden bir konuşma ne değişti dersen koskocaman bir HİÇ.
Çünkü önceliklerimiz farklılaştı, günü kurtarmanın derdine düştük mecburen. Geleceği göremediğimiz için yatırım da yapamıyoruz doğal olarak. Tünelin ucu hala karanlık.
Şimdi Eylül ayına endekslendik. Müzakereler konusu, ordan da birşey çıkar mı emin değilim, yaşayıp göreceğiz.
Ümitler de tükendi, malum rum tarafı isteksiz gelin rolüne hala devam ediyor. Elbette bu durum sürdürülebilir değil, Kıbrıslı Türkler olarak, daha ne kadar izolasyonlar altında yaşayacağız. Dünyalı olmak bize neden yasaklanıyor, daha ne kadar ambargolar altında hayatımızı idame ettireceğiz.
Nerde insan hakları, eşitlik nerede. Güya bir evetle avrupalı olacak, dünyaya bağlanacaktık. Hatırlarsınız meşhur Annan planı döneminde söylem buydu, “evet” dedik yine olmadı. Vallahi kandırıldık.!!
Aklıma geldi yine, ithal et konusunda gelişmeler ne durumda acaba, benimkisi merak işte donmuş kıyma da gelecekti ne oldu o iş. Hasretle bekliyoruz..
Günün sözü: İnsanlar önce kendini, sonra haddini daha sonra da ne istediğini bilse hiç problem yaşanmayacak.
Herkese Mutlu Haftalar Olsun…